"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

21 Aralık 2010 Salı

Evet, Benim de Bir Hatam Var! - Aykut Kocaman Neden Kalmalı


Haftalardır Türk futbolunu değerlendirirken sorunların başladığı yerin lider pozisyonunda olan insanların egoları olduğunu yazıyorum. Yapılan hamleler hep günü kurtarma amaçlı olup kısa bir süre sonra yeni sorunlara yol açıyorlar. Takımların başına getirilen isim yapmış yabancı hocalar sorunları kendilerinde bulmak yerine hep başka yerlerde arıyorlar. Kendi fubolcularına sayan, rakip takımın oyununu aşağılayan, yönetimleri kötü adama çeviren bir çok teknik direktör geldi geçti. Özellikle büyük takımlarımızın başına geçen yabancı hocaların genellikle başarısız ve kalıcı şeyler bırakmadıklarını görüyoruz. Ülke futbolumuzda yaşadığımız başarıların neredeyse hepsinin yerli hocalar tarafından geldiği de bir istisna değil. Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline taşıyan Zico dışında yabancı hocaların elde tutulacak bir başarısı bulunmuyor. Yerli hocalara baktığımızda ise çok çabuk harcanmalarına rağmen tam bir sezon şans verildiği taktirde takımlarını daha iyi yerlere taşıdıklarını görebiliyoruz.

Aykut hoca Fenerbahçe’ye geldiğinden beri kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. Özellikle birinci devrenin son maçı olan Bucaspor karşılaşmasından sonra istifa sesleri yükselmeye başladı. Bir taraf Fenerbahçe’nin devre arasında liderin 9 puan gerisinde olmasını Aykut hocaya bağlarken, diğer taraf ise takım beklentinin altında bir performans sergilese de Aykut hocaya sabır gösterilmesini savunuyor. Aykut Kocaman Mustafa Denizli’den sonra takımın başına geçen ilk yerli hoca olmakla birlikte bize alışmadığımız bir çok ilki göstermeye başladı. Dilerseniz konuk olduğu NTV ekranlarında yayınlanan 100% futbol programında yaptığı açıklamalarla Aykut hocayı değerlendirelim:

“Futbolcular montaj malzemesi olarak görülüyor, bu insanlar egoları çok yüksek yaşayan organizmalar kolay bir şekilde silip atamazsınız”

Ben dahil bir çok blog yazarı, spor yorumcuları, köse yazarları bu yanlışı zaman zaman yapıyoruz. Takım kötü oynadığında ilk düşünülen şey daha farklı nelerin yapılacağıdır. Alternatif düşüncelerden en basit ve ilk akıla gelen unsur formsuz olan bir oyuncunun oynatılmamasıdır. Bir çok kere (haklı olarak) Caner yerine Santos, Aurelio yerine Necip, Barış yerine Aydın oynasın diyoruz. Fakat atladığımız nokta bu oyuncuların büyük takımlara kadar yükselmiş, egosu yüksek ve herşeyden önce bir takımın parçası oldukları. Bu açıdan bakarsak futbolcularında birer insan olduklarını ve bir kaç maç kötü performans gösterdiklerinde hemen silip başkasını koyduğumuzda bir insan üzerindeki etkiyi unutmamamız gerekiyor. Profesyönellik elbette her futbolcuda olması gereken bir özellik. Fakat Aykut hocanın dediği gibi profesyönellikle insanlık duygularını örtemeyiz.

“Brazilya’nın sol beki takımımıza verim sağlayamıyorsa onu Brezilya’nın sol bekinin düşünmesi lazım”

Bu sözler ilk duyulduğunda “bana ne soruyorsun git ona sor” anlamına gelebilir. Fakat hoca burda yine çoğunlukla üstünde durulmayan futbolcunun profesyönellik konusu ortaya çıkıyor. Bu konuyu sadece Santos değil Fenerbahçe’de olan bir çok futbolcu için söyleyebiliriz. Başta Cristian, Santos, Bilica, Kazım olmak üzere bir çok futbolcu sahada verdikleri mücadeleden kafalarında bir çok şeyi bitirdiklerini gösteriyorlar. Ne kadar alternatif oyuncu varsa o kadar rekabet artar denir. Bu oyuncuların olduğu takımda bırakın rekabeti futbol bile bulmak çok zor oluyor. Burda Aykut hocayı eleştirenler bu oyuncuları oynatmaması gerektiğini ve oyuncuları düzeltme görevinin onda olduğunu söylüyorlar. Aykut hoca bu tür oyuncuların hemen hepsine hak ettiklerinden çok daha fazla şans tanıdı. Santos’u son maçlarda oynatmasının tek sebebi Caner’in ondan da beter durumda olmasındandır. Futbolcu kötü ise hemen teknik direktörleri suçlamak istiyoruz, ama unutmayalım ki dünyada bir çok takımın oyuncuları teknik direktörlerini takımdan göndermişlerdir (Örnek: Milan – Fatih Terim, Galatasaray – Rijkaard).

“Galatasaray maçında bir hata yaptım takımı o kadar fazla ileriye dönük oynatmamalıydım.”
“Semih’i oyuna almada iki maçta çok geç davrandım, kendisinden de özür diledim.”
Kayseri ve Antep maçlarında takım olarak çok kötüydük bunun hiç bir mazereti olamaz.”

Aykut hocanın en dürüst olduğu tarafı kendi yanlışlarını itiraf etmesidir. Bir çok gelen yabancı hoca için ülke futbolumuzu bilmediğini söyledik ve onlar da hatayı hep başka yerlerde aradılar. Yerli hocaları ise yetersiz dedik, büyük takım deneme tahtası değildir dedik ve gönderdik. Çok klişe bir söz olsa bile herkez hata yapabilir. Mourinho, Ferguson, Wenger günümüzde bile hata yapabilen hocalardır. Esas önemli olan hocaların hatalarından ders çıkarmalarıdır. Bunu yapmak içinde en önce kendi hatalarını kabullenmeleri gerekir. Rijkaard’ı, Schuster’i eleştirirken önce kendi hatalarını görmediklerinden yakınıyoruz. Fenerbahçe’de bu sezon Avrupa gitti, Türkiye Kupası ve Şampiyonluk da çok zor gözüküyor. Takımın bu hale gelmesinin en büyük sorumlusu Aykut Kocaman’dır. Fakat kendi hatalarını kabullenip, düzeltme çabasında olan bir teknik direktör her zaman gelicek için ışık verir.

“Fenerbahçe’nin hoca olarak beni kabullenmesi uzun zaman aldı.”

“Aykut gibi bir adam Fenerbahçe’nin başına getirilir mi? Teknik direkörlük kariyeri bu kadar kısıtlı olan bir adamın büyük takımın başında işi ne?” Gibi bir çok eleştiri halen duyulmakta. Aykut hocaya karşı olmanın en büyük nedeni kabullenememe açısından geliyor. Senelerdir kariyerli ve önemli başarılar kazanmış teknik direktörler gören taraftarın Aykut Kocaman’ı kabullenmesi gerçekten çok zor. Aslında Aykut Kocaman’ın getirdiği en büyük yenilik (tam olarak getirebilirse tabii) taraftarın kökten bir değişikliğe gitmesidir. Sezonun başında Aykut hoca altında Fenerbahçe’nin yaşayacağı değişikliğin çok sancılı olacağı söyleniyordu. Bu sancı beklenin çok daha fazla üstünde geçiyor diyebiliriz. Aykut hocanın yaptığı hamlelerin bazıları yanlış da olsa hep geleceğe yönelik oluyor. Gökay, Okan Alkan gibi genç oyuncuların takıma katılmasıyla eski zamanlara göre takımda çok daha iyi bir rotasyon var. Genç, mücadele eden ve “Fener ruhunu taşıyan” oyunculara önem veriliyor. Daum, Aragones ve Zico dönemlerinde risk alınmadan Önder ve Uğur Boral gibi oyuncular hangi pozisyon olursa olsun boşluk doldurma amaçlı kullanılırken, şimdi takım çok daha sağlam bir yedek kadroya sahip. Ayrıca en son Daum döneminde Fenerbahçe 8 maç üst üste kazanıp şampiyonluk yarışını son maça kadar taşımıştı. Fakat 8 maçlık başarının gelicek açısından takıma hiç bir şey kazandırmadığını görüyoruz. 

Ülkemizin en gelecek vaad eden hocalarından biri hiç şüphesiz Abdullah Avcı. Bu sezon sonunda kontratı biteceği için bir çok büyük takımın başına geçilmesi gerektiği konuşulmakta. Abdullah hoca 4 senedir başında olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyespor her zaman bu kadar başarılı değildi. Takımın Süper Lig’e çıktığı 2007-2008  sezonunda uzun süre küme düşmemeye oynayıp 12. sırada bitirmişdi. 3 sene sonra aynı Abdullah hoca şimdi en iyi yerli teknik direktörler arasında gösteriliyor. Abdullah Avcı biraz sabrının neler getireceğinin en önemli örneği. Elbette taraftar baskısı olmayınca sabır çok daha kolay oluyor.

1 yorum:

by yigit dedi ki...

hocam aykut hoca ile söylediklerinin tamamına katılıyorum ve destekliyorum.Lakin Lucescu'da Beşiktaş'a Uefa'da çeyrek final oynatmış ve haketmediği şekilde yarı finali görememişti.
Abdullah Avcı olayında ise ben şyle düşünüyorum,Avcı İBB'de sıfır baskıyla bunları yapabiliyor tamam ama arkasında milyonlar varken o baskıyı yerken ve farzedelim sabredildi diyelim aynı başarıyı istikrarı gösterebilirmi gerçekten emin değilim.