"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

6 Mayıs 2011 Cuma

ASLINDA HEPİMİZ HER ŞEYİ BİLİYORUZ !



Hepimizin kimlik belgelerimizde yazılı bir doğum günü tarihimiz var. Ama inanın ki, aslında hepimiz aynı günde doğduk. Ne zaman mı ? Cevap çok basit ve çok hakiki : Bundan 13.7 milyar yıl önce !

Bilim adamları yemin billah ederek söylüyorlar ki, evren, bundan 13.7 milyar yıl önce, “hiçlik”in içinde beliren ve bir toplu iğne ucundan milyonlarca kere küçük bir noktacığın giderek iç yoğunluğunun ve enerjisinin artması sonucu birden infilak şeklinde inanılmaz  biçimde genişlemeye başlaması ile oluştu. İnanç sahiplerine göre ise, bu oluşum tanrının emri idi.

Büyük Patlama (big bang) denilen bu hadiseden sonra, enerji maddeye dönüştü, atom altı parçacıklar atomu, hepsi birbirleri ile etkileşerek gezegenleri, o kapsamda samanyolu galaksisini, onun içinde güneşimizi, güneş sistemimiz içinde de dünyamızı oluşturdular.

Dünyamızın 4.5 milyar yıllık var oluş sürecinde, akla hayale gelmeyecek hadiseler, etkileşimler, tepkileşimler sonucunda da, üzerinde yaşam başladı. Bitkiler, hayvanlar ve derken de, bundan 2 milyon yıl öncesine uzanan geçmişimizle biz insanlar, evrenin bir parçası olan dünyamızda,  evrenin birer parçaları olarak çıktık sahneye.

Bu gün yaşamı bedenlerimizde sürdürmekte olan bizlerin “öz”lerimizde, “gen”lerimizde, işte o 13.7 milyar yıl öncesinden günümüze kadar uzanan varoluş sürecimizin bütün şifreleri mevcut.

Bu günkü teknolojik olanaklarımızın elverdiği ölçüde fiilen temas kurabildiğimiz evren parçasında insanoğlu olarak tek canlılar, üstelik de akıl sahibi olan tek canlılar olmamıza rağmen, son bir kaç bin yıldır (*) hep birlikte bunun keyfini sürmek yerine, maalesef işin pisini çıkartmış olmamıza rağmen (**), çok şükür ki insanlığımızın ortak vicdanı hala neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu bilmeye muktedir.

Aşağı yukarı 110 milyar insanın konup göçtüğü hesaplanmış dünyamıza bu güne kadar. Aslında, söylenmemiş hiç bir söz kalmadı bu gök kubbemizin altında.

Dünyamızı halen olması gerektiği şekle dönüştürmeye gücümüz yetmiyor ama, bunu, örneğin bir filmi izlerken, bir romanı okurken, bir gerçek kahramanın erdemli davranışını gördüğümüzde, bir haksızlık karşısında kimi zaman gözyaşlarımızla, kimi zaman tebessümlerimizle, kimi zaman isyanlarımızla, çoğu zaman da geceleri kafamızı yastığımıza koyduğumuz zaman düşündüklerimizle ortaya koyabiliyoruz.

Bizlerden önceki atalarımız ve bizlerden sonraki çocuklarımız ve torunlarımızla hiç şüphesiz hiç birimizin mülkü olmayan, ama birer parçaları olarak hepimize ait olan dünyamıza ipotek koymuş, onu sadece kendilerine değil, aynı zamanda yedi sülalelerine mülk edinmişlerin karşısında hiç de hakketmediğimiz zorluklarla yaşam mücadelesi verirken, bir çok yanlışa, bir çok haksızlığa çaresiz boyun eğmek zorunda kalıyoruz ve belki de ister istemez “yaşamın gerçeği bu” fikriyle, o kervana maalesef bizler de katılıyoruz.

Ama yürekten inanıyorum ki, 13.7 milyar yıllık geçmişimizin birikimleri, ortak vicdanımızda bizlere neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hala ve her zaman haykırıyor.

“Konumuz Futbol” da, yaşamımızın parçalarından biri. Bu blog’da dahi bakıyorum, bir olumsuzluğun sorgulanmasında, bir olumluğun araştırılmasında, yaşı, eğitimi, sosyal durumu her ne olursa olsun, herkesin bire bir, herkesin eşit olduğu bir ortamda, çıkar hesabı olmadan yazılan yazılarda, gönderilen  pazarlıksız, içten yorumlarda, işte o ortak vicdan net bir şekilde beliriyor ve hepimizin gerçekte “neyin doğru neyin yanlış olduğunu” bildiğimiz açıkça ortaya çıkıyor.

Aslında, burada “futbol” üzerinden yaşamı konuşuyoruz, yaşamı yorumluyoruz. Yoksa burada aradan futbolu çıkarıp yerine yaşama ve insana dair başka bir olgu koysak da, o ortak vicdanımızın bizlere yine belki farklı cümlelerle ama özünde çok benzer sözleri söyleteceğine eminim. Yeter ki bire bir olabilelim, yeter ki içtenlikle vicdanımızın sesini yansıtabilelim.

İnanın sevgili dostlar, yaşamın her alanında bunu başarabildiğimiz sürece, gelecek günler bu günlerden çok daha güzel olacak.

Ne zaman mı !? Daha çok var gibi görünüyor maalesef ama, mühim olan “hac yolunda karınca olabilmek” bence ...

O.K.

---------------------------------------------------------------------------------
(*) Bozmayın moralinizi, bırakın 13.7 milyar yılı, 2 milyon yıllık insanlık tarihinde bir kaç bin yıl, denizdeki kum tanesi kadardır.

(**) Örnek o kadar çok ama fazlasına hiç gerek yok, sadece geçen yüzyılda insanların birbirini acımasızca gırtlakladığı 2 dünya savaşı ve günümüzde hala süren ve onlardan hiç de aşağı kalmayan çıkar cinayetleri bunun kanıtıdır.

Hiç yorum yok: