JUPP DERWAL - SEPP PIONTEK / MUSTAFA DENİZLİ - FATİH TERİM
Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Jupp Derwal, (Batı) Alman Milli Takımının teknik direktörlüğünden ayrıldıktan sonra, 1984 yılında Galatasaray’ın teknik direktörlüğüne getirildi. O tarihlerde Türkiye’de Derwal’in uluslararası tecrübesi, kalitesi ve kalibresi ile rekabet edebilecek nitelikte yerli bir teknik direktör mevcut değildi. Nitekim, Türk Takımlarının uluslararası platformlarda önemsenecek bir başarısı da bulunmuyordu.
Yine yukarıda fotoğrafı bulunan Sepp Piontek, Danimarka Milli Takımı teknik direktörlüğünden ayrıldıktan sonra, 1990 yılında Türk Milli Takımının başına getirildi. 115 uluslararası maçta teknik direktör olarak başında bulunduğu Danimarka Milli Takımı onun döneminde “Danimarka Dinamiti” olarak anılmış ve uluslararası platformda dünya sahnesinde çok önemli roller oynamıştır.
İkisi de 3’er yıl görev yapan bu iki kaliteli ve deneyimli teknik direktörün yardımcılıklarını, Galatasaray’da Mustafa Denizli, Milli Takımımızda ise Fatih Terim yapmıştır.
Bu iki değerli ve önemli teknik direktör, her zaman ülkemizin ve insanlarımızın değerlerine saygılı, olgun, beyefendi kişilikleriyle, sakin ve sabırlı çalışmalarıyla, bütün tecrübe ve birikimlerini Türk futboluna aktaran saygın öğretmenler olmuşlardır. Nitekim, onların yanında yetişen ve onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanan Mustafa Denizli ve Fatih Terim, Milli Takımımız olsun, kulüp takımlarımız olsun, daha sonra başlarına geçtikleri bütün takımlarımıza, gerek ulusal, gerekse uluslararası alanlarda önemli başarılar kazandırmışlar, uluslararası üne kavuşmuşlardır.
YETİŞEN TÜRK TEKNİK DİREKTÖRLER
Bu ivme ile yurt dışına açılan Türk Futbolu’nda, artık peşpeşe kaliteli yerli teknik direktörler yetişmeye başlayacaktır. Üç büyükler lehine, Anadolu Takımları aleyhine eşitsiz ve adaletsiz bir ligde, rekabete daima uzak ara geriden başlayan takımlarda, büyük zorluklarla ve imkansızlıklarla mücadele ederek pişen, kendilerini yetiştiren, ülke futbolunu içinden tanıyan ve Türkiye’nin dışa açılması ile, dünya futbolunu da yakından izleyebilme olanağına kavuşan bu yerli malı Teknik Direktörlerimiz, en az son 10 yıldan beri, futbolun en gelişmiş olduğu ülkelerdeki teknik direktörlerin sahip olduğu bütün bilgi birikimine, liderlik özelliklerine, teknik ve taktik uygulamalara sahip olmuşlardır. Ülkemize ithal edilen teknik direktörlere nazaran önemli üstünlükleri ise, ülke şartlarını, futbolunu, futbolcusunu, kulüpleri, taraftarları, beklentileri, onlardan açık ara çok daha iyi bilmeleridir.
Ancak özellikle 3 büyük takımımızın ve Milli takımımızın, kendi bireysel statü üstünlüklerini dahi batı markalı giysilerde, arabalarda, lokantalarda gören yöneticileri, uğradıkları çok fazla hayal kırıklıklarına, hüsranlara rağmen, bir türlü yerli teknik direktörlere tam anlamıyla güvenememişler, onlara yabancı teknik direktörlere baktıkları gözle bakamamışlar, yeterince imkan tanımamışlardır.
TARİH DEĞİL AMA, DERS ALINMAYAN HATALAR TEKERRÜR EDER
Yakın geçmişten günümüze, 3 Büyüklerin -karşılığı çuvalla para ve uzun zaman kayıpları olan- hatalarından ders almayarak peşpeşe yaşadıkları büyük hayal kırıklarının resimleri ve isimleri şunlar :
FENERBAHÇE :
Otto Bariç, Joachim Löw, Zdenec Zeman, Werner Lorant, Christoph Daum, Luis Aragones
GALATASARAY :
George Hagi, Eric Gerets, Karl-Heinz Feldkamp, Michael Skibbe, Frank Rijkaard
BEŞİKTAŞ :
John Benjamin Toshack, Hans-Peter Briegel, Nevio Scala, Vicente Del Bosque, Jean Tigana
BU İSİMLER DEĞERSİZ Mİ !?
Elbet değil ! Bu kişiler futbol dünyasında önemli başarılara imza atmış önemli insanlar. Ancak, bilinmesi gereken şey "her başa her traşın uymayacağı" ve "taş yerinde ağırdır" gerçeği ! Bir iki olumsuz tecrübe belki hoş görülebilir. Ama bedelleri her defasında daha da artan peşpeşe bunca hataya ne demeli !? (Ben içimden birşeyler diyorum ama, burada yazmam edep ile bağdaşmayacak). Takdir sizin !
TÜRK TEKNİK DİREKTÖRLERİN İSYANLARI
“Biz insanlığı kurtarmıyoruz. atomu parçalamıyoruz. Alçakgönüllü olmakta fayda var” diyen Tolunay Kafkas : "Milli Takıma illa yabancı hoca aranması karşısında isyan ederek, “Dünyalı değil, uzaylı bulunsun, Kripton’dan teknik direktör getirilsin ...”
Aykut Kocaman : "Türk teknik direktörlere yabancılara bakıldığından farklı bakılıyor, futbol basit bir oyun, herkes bilmelidir ki, futbol hakkında dünyada bilinmesi, izlenmesi gereken ne varsa biz de hepsini biliyoruz. Tolunay Kafkas’ın, ‘futbol atomu parçalamak değildir’ sözü, aynen benim de düşüncemi yansıtıyor ...”
Ziya Doğan : "Türkler, yabancı teknik direktörlerden daha başarılı. Türkiye kültürü içerisinde yabancılardan çok daha farklıyız, çok daha becerikliyiz. Bunu çok iddialı konuşuyorum, ama bir Alman'ın bir Hollandalı'nın, bir Fransız'ın ülkesine gitsek belki biz onlar kadar olaya hakim olmayabiliriz. O kültür arasında sıkışabiliriz, ama aynısını onlar burada yaşıyor. Burada Türkiye'deki şartlarda Türk antrenörleri çok daha faydalı diye düşünüyorum ... 4 tane takımı herkes şampiyonluğa oynatabilir. Türk antrenörleri Anadolu'da da başarılı oluyor. Büyük takımlarda da başarılı oluyor. Ertuğrul Sağlam örneği var. Geçen sene Bülent Uygun örneği vardı. Ersun Yanal, Şenol Güneş örneği var. Baktığınız zaman yani yerli hocalar çok daha zor şartlarda yabancılardan başarılı bence..."
Hikmet Karaman : "Yani Türkiye’de bir çok Türk antrenör var. Biz Beşiktaş’a isterdik ki, Samet Aybaba getirilsin. Hepimiz Aybaba’yı destekledik. Schuster, kaç senedir hiçbir kulüple çalışmıyor. Türk antrenör, birkaç sene çalışmadığı taktirde 2 ligden başlar. Yabancıların büyüklüğünü biz yaratıyoruz. İnter, Barcelona gibi büyük takımları seyrediyoruz. Yabancı teknik direktörlerin oyun içindeki taktiksel değişikliklerini çok eleştiriyorum. Bizler, kendi yerli teknik direktörlerimizi büyütelim. Gönül bunu istiyor ... Aykut Kocaman’ın, Fenerbahçe’nin başına getirilmesini destekliyorum ve arkasındayım. Yerliye dönüş getiriliyor. Yabancı teknik direktörlerin Türkiye’ye alışması çok zor. Zira tempo ve kültürü çok farklı. Türk teknik adamlara güven olsun, ligde her Anadolu takımının şampiyonluk şansı var. Anadolu’da şampiyonluğa oynayacak 5 - 6 takım var ..."
Yılmaz Vural’ın isyanlarından bazı örnekler de şöyle : “Şu anda kim büyük takımların başında hocalık yapıyorsa ondan daha iyi yaparım. İyi hocalık bir uzmanlıksa, bir deneyimse, kendini yetiştirmeyse benim tüm hocalardan fazla deneyimim, uzmanlığım ve iş yapabilme becerim var Allah'a şükür ... Gerekirse Alman vatandaşlığım da var. Almanca da İngilizce de biliyorum, ne desem ne yapsam anlatamadım. Yıllardan beri kendimi anlatmaya çalışıyorum kimse de anlamıyor. Yıllardan beri bu sorulara cevap veriyorum ama kimse de bu cevaplarımızı anlamıyor. Ben 400.000 TL’ye, Herr Daum veya benzerler 4 milyon Euro’ya çalışıyorlar. Bana 10 milyon TL’lik takım veriliyor, Herr Daum veya benzerlerine 100 milyon Euro’luk takım veriliyor. Herr Daum ve benzerlerinin çalışma şartları arasında dünyalar kadar kalite ve rahatlık farkı var. Pekiyi sonuçta ne oluyor ? İkisi de bir veya iki yıl sonra kovuluyor. Şampiyon yapsa da, kümede kalmasını sağlasa da kovuluyor. Pekiyi o zaman ne fark var aralarında. Yılmaz Vural’ı da getirin Fenerbahçe veya üç büyüklerin başına, O da yapar şampiyon. İş 100 milyon Euro’luk takımları Türkiye liginde ara sıra şampiyon yapıp sonra kovulmak değil. Gel bakalım Kasımpaşa’ya, Onu son sıradan al, bakalım kaçıncı yapacaksın ... Benim sorunum Daum ile değil. Benim amacım sisteme isyan etmek. Ben yabancı hocalara tanınan maddi ve manevi imkanları kabul edemiyorum. Yabancılar ile Türk hocalar arasında bu kadar fark olmadığını düşünüyorum. Bu yabancı isimler gelip başarılarını küçük takımlarda göstersinler. Sihirbazlığı buralarda yapsınlar. Başarılı olmak onların koşullarında çok kolay ... Şunu söylüyorum her zaman, büyük takımlarımızdan birinin başına beni getirsinler görsünler, antrenörlük neymiş göstereyim herkese ..."
Samet Aybaba : "Milli Takım teknik direktörünün yabancı olmasını isteyen bir grup var. Çünkü onlar yabancı teknik direktörü takımın başına koyup, kendileri arkada at koşturacaklar. Soruyorlar Milli Takım teknik direktörü olur musun ? Türkiye’de her teknik direktör Milli Takım’ı ister. Arkadaşlar da olmak istediklerini söylüyorlar. Bu insanlarla neden gurur duymuyorlar. Bu istekte, arzuda bir sürü teknik direktör var Türkiye’de. Bundan mutluluk duyulması lazım. Ama maalesef, bunlar böyle, bunlar şöyle şeklinde karalama kampanyaları yapılmaktadır. Bunlar doğru şeyler değildir ... Ben çok şey yaptım Türk futboluna. Gittiğim her takımda başarılı oldum. 3 kez final oynattım. 1 Başbakanlık Kupası, 2 Türkiye Kupası kazandırdım. 2.Lig’de bir kez çalıştım. O takımı şampiyon yaptım. 3 kez TFF bana genç oyuncu yetiştirme ödülü verdi. Benim duruşum da, dünya görüşüm de bellidir. Ben kendi halimde bir adamım. O yüzden benim gibi bir adamın orada konuşulmaması gayet normaldir. Kriter konulmadıktan sonra bu işleri doğru yapamazsınız. Göreceksiniz bunlardan Türk futbolu zararlı çıkacak. Alt yapılarla ilgili de yeni planlar yapılıyor. Nasıl daha yararlı olabilecek? Oyuncularla ilişkileri kurabilecek, onların performansını artırabilecek antrenör tipleri lazım. Yöneticinin veya federasyonun istediği antrenör değil ...”
Bülent Uygun : "Milli Takım'ı çalıştırmak her Türk'ün en büyük ideallerinden biridir. Tarihteki tüm sportif başarılarını yerli teknik adamlarla kazanmış, üstelik 14 bin antrenör yetiştirmiş bir ülkenin milli takımının başına, kıstas olarak sadece yabancı niteliği göz önüne alınarak seçim yapılması, 14 bin Türk antrönere ihanettir ..."
Şenol Güneş : "Ben Hiddink'i korumuyorum. Ama madem ki takımın başına getirilmiş, onun da bir değeri ve bilgisi var. Ona yabancı olduğu için yabancı gibi davranıyorlar ama bana Türk olduğum halde yabancı gibi davrandılar ...”
Mehmet Özdilek : "Yerli, yabancı antrenör tartışması yapılıyor. Bu tartışmanın yapılması Türk teknik adamlar adına da çok ayıp. İstatistiklere bakın … Hep başarılarda Türk antrenörler var. Daha neyi tartışıyoruz? Yabancı teknik adamları tolere edişimiz çok farklı. Kendi evlatlarımızı ise ayaklarından çekiyoruz. Bu sene Galatasaray ve Beşiktaş dışında Süper Lig’deki tüm takımların başında Türk teknik adamlar var. Özellikle genç antrenörler vizyonları ve geçmişleriyle de bu tecrübeye sahipler ..."
Abdullah Avcı : ''Milli Takım teknik direktörlüğü benim en büyük hedefim. Milli takım altyapısında çalıştım, pek çok önemli oyuncuyu futbolumuza kazandırdım ve ekibimle bir jenerasyon yakaladık. Milli takıma aday oyuncuların yüzde 70-80'i ile çalıştım. Şu anda benim dışımda bu modelde bir teknik direktör yok. (A) Milli takımda çalışacak teknik direktör milli takımlar altyapısını iyi bilmeli. Milli takıma layık görülmem durumunda göreve hazırım. Milli takımda oynayabilecek, oyuncu topluluğuyla çalıştım. Her açıdan hazırlıklıyım ... Milli takımlarda çalışmış bir yerli teknik direktör olarak, yabancı teknik direktör arayışına doğru bakmıyorum. Altyapıları doğru bilen, oyuncuları yakından tanıyan birinin tercih edilmesi doğru olur. Bu da yerli bir teknik direktör olmalı ..."
BİR KARŞILAŞTIRMA YAPALIM
Şimdi önce, yukarıda üç büyüklerimizin hayal kırıklıkları olan yabancı teknik direktörlerin fotoğraflarına bir bakın, sonra da aşağıdaki teknik direktörlerinkilere. Son olarak da, yerli teknik direktörlerimizin fotoğraflarına bir göz atın ve yukarıdaki sözlerini değerlendirin. Aralarında kişisel olarak sevmedikleriniz, beğenmedikleriniz olabilir ama, dürüstçe bir düşünün hele, bizim teknik direktörlerimizin bu yabancılara nazaran hem teknik direktörlük, hem liderlik, hem de insanlık olarak eksiklikleri mi var, fazlaları mı ? Türk futboluna, Milli Takımlarımıza, Kulüp Takımlarımız bu yerli teknik direktörlerimiz mi daha yararlı olur, yoksa bu yabancılar mı ?
Benim cevabım, bütün sorular için yerli hocalarımızdan yana. Zaten artık Milli takımımızın başında 1, Süper Ligimizde sadece 3 yabancı teknik direktör bulunuyor olması da bunun göstergesi. Kaldı ki onlar da bu güne kadar bize hayal kırıklıklarının dışında, geleceğe yönelik herhangi bir ümit veremediler ...
Not : Kayserispor Teknik Direktörü Şota Arveladze'yi "yabancı" görmediğim için olsa gerek, onun fotoğrafını en son diziye eklememişim.