Yandaş çevresi bir insana sürekli “aman ne hoş ironi yapıyorsun !” (ya da daha cari bir ifade ile 'tatlı tatlı amma da güzel geçiriyorsun !') dedikçe, o insan da bir süre sonra artık her konuşmasında “ironi yapma” (ya da “tatlı tatlı geçirmeye devam etme”) mecburiyetinde hissetmeye başlıyor herhalde kendini ; hani “aman benim oğlum pek güzel şiir okurmuş” diye annesi tarafından doldurulmuş küçük çocuğun, artık her rastladığına sevimli gözükmek için bağıra çağıra aynı şiiri okuması gibi ...
Trabzonspor’un sevimli Başkanı da, yandaş efekti ile bu hale geldi maalesef. Son zamanlarda hep aynı sarkastik / alaycı tavırlarla sürekli ironi yaparak ona buna tatlı tatlı geçirmeye çalışıp duruyor. Oysa, her şeyin fazlası, her şeyin zorlaması zarar. Sevimli sandığı bu tavrı artık kabak tadı vermeye başladı ve sandığının tersine bir çok camiaya da son derece antipatik görünüyor. Özel hayatında kullandığı uslup kimseyi ilgilendirmez ama, başta kendi camiası olmak üzere, sözleri büyük taraftar camialarını ilgilendiren bir Başkan, sürekli espiri yaparak konuşmaya çalışmak mecburiyetinde değil. İroniyi, espiriyi yerinde ve yeterince yapmasına elbet kimsenin itirazı olamaz ama, bulunduğu makam bazen de ciddi, açık ve net konuşmaları gerektiriyor hiç şüphesiz. Yandaşlarının bu bahiste “ortamı germiyor” tezi de hiç geçerli değil. Tersine, bu tür alaycı konuşmalar ortamı daha çok geriyor. Oysa, ciddi, sakin ve düzgün bir konuşmanın ortamı germekle herhangi bir alakası olamaz. İnsanlar, bazıları dışa vurmasalar da, haklılığı ayırtetmeye muktedirdir.
Trabzonspor’un sevimli Başkanı da, yandaş efekti ile bu hale geldi maalesef. Son zamanlarda hep aynı sarkastik / alaycı tavırlarla sürekli ironi yaparak ona buna tatlı tatlı geçirmeye çalışıp duruyor. Oysa, her şeyin fazlası, her şeyin zorlaması zarar. Sevimli sandığı bu tavrı artık kabak tadı vermeye başladı ve sandığının tersine bir çok camiaya da son derece antipatik görünüyor. Özel hayatında kullandığı uslup kimseyi ilgilendirmez ama, başta kendi camiası olmak üzere, sözleri büyük taraftar camialarını ilgilendiren bir Başkan, sürekli espiri yaparak konuşmaya çalışmak mecburiyetinde değil. İroniyi, espiriyi yerinde ve yeterince yapmasına elbet kimsenin itirazı olamaz ama, bulunduğu makam bazen de ciddi, açık ve net konuşmaları gerektiriyor hiç şüphesiz. Yandaşlarının bu bahiste “ortamı germiyor” tezi de hiç geçerli değil. Tersine, bu tür alaycı konuşmalar ortamı daha çok geriyor. Oysa, ciddi, sakin ve düzgün bir konuşmanın ortamı germekle herhangi bir alakası olamaz. İnsanlar, bazıları dışa vurmasalar da, haklılığı ayırtetmeye muktedirdir.
Aynı şekilde ama Başkanı’nın tam tersi bir uslupla eski duruşunu bozup son zamanlarda sürekli konuşmaya başlayarak (ve bana göre kendi kişiliği ile çelişerek) kendini futbolun duayeni ilan eden Trabzonspor Teknik Direktörü de, Beşiktaş maçında yaşanan olaylardan sonra, kendi cezasını kendinin vereceğini açıkladı. Yazılı açıklamasından anlaşıldığına göre, şimdi hem sanığının, hem savcısının, hem avukatının, hem de hakiminin kendi olduğu kendi mahkemesinde, kendi kendini yargılamakla meşgulmüş. Karar çıktığında da sonucu kamuoyuna açıklayacakmış. E bir futbol duayenine de bu yakışır elbet !
Ligin birinci yarısının sonunda Fenerbahçe Teknik Direktörü’nün, Trabzonspor lehine verimiş olan iki penaltı kararına işaret eden konuşmasına haklı olarak büyük tepki gösteren Trabzonspor yönetimi, şimdi eleştirdiği bu tavrın bin beterini ortaya koyarak, Gençlerbirliği – Fenerbahçe maçının ardından zehir zemberek ifadelerle, Fenerbahçe Başkanı’nın, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanlığı’ndan istifasını istedi. E hani Fenerbahçe’nin yaptığı yanlıştı, e hani Trabzonspor salt kendi futbolu ile ilgiliydi v.s, v.s. !? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu şimdi !? Üstelik bildiğim kadarı ile, Fenerbahçe Başkanı’nın Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olması için oy verenlerden biri de, yine bir şeker krizi sonucu ettiği istifasından onu caydırıp geri dönmesi için ikna çalışmalarına çalışanlardan biri de, Trabzonspor’un Başkanı idi.
Umarım, Trabzonspor’un sevimli Başkanı şimdi bu durumda medyanın karşına çıkar da, ne demek istediklerini bir kez olsun espri uğruna beyanat harcamadan, açık ve net olarak futbol kamuoyuna açıklar. Tabii öte yandan dileklerimden biri de, Trabzonspor’un Teknik Direktörü’nün, kendi hakkında bir an önce hiç değilse “tutuksuz yargılanma” kararı vererek, futbolun duayeni olarak kulübünün bu bildirisi hakkındaki düşüncelerini bizlerle paylaşmasıdır.
Trabzonspor benim çok beğendiğim bir takım. Uzun süreden beri ilk defa tekrar kendi kimliğine dönmeye başladığını ve bunda da en büyük payın Başkanı’na ve Teknik Direktörü’ne ait olduğunu düşünmüştüm. Önceki yazılarımda onlara yönelik övgülerimi bulabilirsiniz. Ancak şimdi insanların iyi zamanlarından ziyade zor ve sıkıntılı dönemlerinde daha iyi anlaşıldığı düşüncesine katılarak, o övgüler için “meğer daha beklemem lazımmış” diyorum.
Allah, Bursaspor Başkanı’nı ve Teknik Direktörü’nü korusun !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder