"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

6 Mart 2011 Pazar

Kader Ajanları! Beşiktaş 1 – Trabzonspor 2


Bazen öyle maçlar vardır ki futbolun gerçekten hayatın bir yansıması olduğunu görürüz. En ufak bir hareket maçın gidişatını tersine çevirir ve ne olduğumuzu şaşırırız. Pazar akşamı İnönü’de oynanan mücadelesi yüksek ama kalitesi düşük maçta bir futbol karşılaşmasından beklenen herşey mevcuttu. Akıl almaz hakem hataları, kaçan net pozisyonlar, teknik direktör gariplikleri, kırmızı kartlar, seri çalımlar, uçan tekmeler ve kafaya rövaşatalarla dolu bir geceydi! İsterseniz hemen madde madde maçı ele alalım:

Maç Öncesi:

Futbolu renkli kılan unsurlardan en önemlisi takımlar arası rekabettir. Maalesef ülkemizde bu rekabet düşmanlığa dönüşüp üzüntü verici sonuçlar ortaya çıkarıyor. İlginçtir ki, daha 10 ay önce bütün Fenerbahçeli taraftarlar Bursa karşısında benzer bir maçta Beşiktaş’ı tutuyordu. Buna karşılık artık şampiyonlukta iddaası kalmayan Beşiktaş’ın taraftarlarının bir çoğu sırf Fener’e yaramasın diye takımlarının yenilmesini istiyorlardı…

İkinci yarının başlamasıyla beklenmedik bir şekilde puan kayıplarıyla liderliği kaptıran Trabzon’un en önemli özelliği hiç bir zaman oyun disiplininden kopmamalarıydı. Beşiktaş ise Schuster’in anlamsız taktikleri ve oyuncu seçimleriyle gittikçe bireysel performansa dayalı bir oyun sergiliyordu. Burada özellikle değinmek istediğim konu ‘ateşli’ taraftarın takıma gerçekten ne kadar yaradığını sorgulamak istiyorum. Takım iyiye giderken genelde pozitif etki olsa da, işler biraz tersine gitmeye başladımı Beşiktaşın da Trabzonspor’un da kendi sahasında daha kötü oynadığını görüyoruz. Bu kötü oyun ve puan kayıplarının bir çok nedeni olsa da, özellikle kendi sahasında ateşli seyircinin ters etki yaptığı bir gerçek. Beşiktaş’ın son 4 maçta, Trabzonspor’un ise son 3 maçta kendi sahasında puan kaybettiğini görüyoruz. Bir sloganı yarım saat boyunca tekrarlamak yerine maçın gidişatına göre tezahürat yapmak her zaman takıma daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Beşiktaş’ın Sağ Kanatı ve Quaresma Faktörü

Oyundan önce Quaresma’nın bağırsak enfeksiyonu olduğundan dolayı kadroda olmaması Beşiktaş’a pozitif bir etki yaratıcağını düşünüyordum. Quaresma’nın yokluğunda topu ileriye taşıyan isimlerin çoğalacağını ve genellikle Guti’nin Simao’yu tercih edeceğini düşünyordum. Fakat yanıldığım konu Hilbert – Ekrem ikilisinin sağkanatta topluca ileriye çıkıp aynı Quaresma’nın oynadığı maçlardaki gibi sağ kanatı boş bırakmasıydı. Fenerbahçe Dia ile, Trabzonspor Burak ile sürekli Beşiktaş’ın sağ tarafından akınlar gerçekeştirdi maç boyunca ve Schuster haftalardır bu soruna bir çözüm bulamıyor.

Tolga Özkalfa – ‘Hakem haklı değil beyler!’

Öncelikle belirtmek istediğim belirli istisnalar dışında hakemlerin maçın sonucunu belirleyen faktör olduğuna inanmamdır. Fakat bu maç kesinlikle istisnalardan biriydi. Şu ana kadar Tolga Özkalfa’nın ‘güzel yönetti’ diyebileceğim bir maçını hatırlamıyorum. Hangi takımın maçı olursa olsun Özkalfa her zaman saç baş yolduran ve bir çok şeyin önüne geçen hatalara imza attığını defalarca görmekten sıkılmamak mümkün değil! Trabzonspor’lu Giray’ın Bobo’ya attığı Mortal Kombat usulü uçan tekmeye önce avantaj verip sonra kart dahi göstermemesi inanılır gibi değildi. Giray kupa maçında Ersan’ın sakatlanmasında da ön plandaydı; hakemlerimizin bu tür oyuncuyu sakatlama uğruna yapılan darbelere hemen önlem alıp cezalandırmaları gerekiyor.

Tolga Özkalfa’nın kartlarında hiç bir anlam ya da standart yoktu diye biliriz. Serkan Balcı ve Sivok’un atılmasında kartlar doğruydu, ama maçın sertliğini asla kontrol altına alamadı. Ofsayt pozisyonları tartışılır ama Burak’ın (her ne kadar kendisine güvenilmese de) Rüştü tarafından uzmanlıkla yere düşürülmesi net bir penaltıydı. Bu maçta Schuster ya da Şenol Güneş’in yerinde olsaydım daha birinci yarı bitmeden çoktan tribüne yollanmıştım.

Schuster Schuster Schuster…..

İki takımda ilk yarı kolaylıkla yarı sahayı geçiyordu. Herşeye rağmen Fernandes’in oyununu çok beğendim, Guti ve Simao’ya yardımları Beşiktaş’ın kolaylıkla rakip 10 kişi kaldıktan sonra baskı kurmasına yol açıyordu. Topu iki yönlü oynayabilen kaliteli bir futbolcu Fernandes. İkinci yarı onu çıkarıp Nobre’yi alması ve üstüne Bobo’yu çıkarıp Almeida’yı almasını gerçekten şaşkınlıkla izledim.

Tam Beşiktaş golü attı maç bitti derken 5 dakika geçmeden duran toptan golü yedi ve 10 kişi kalarak herşeyi eşitledi. Futbol öyle bir oyun ki, 5 dakikada bile oyunun kaderi değişebiliyor ama değişmesine izin vermek de oyuncuların elinde. İkinci yarı başladığından beri Beşiktaş yaklaşık 3 duran toptan bir tanesini mutlaka yiyor. Bu kadar zamandan sonra oyuncu paylaşımını beceremeyen bir defans ve buna önlem almayan bir teknik kadroyu anlamak mümkün değil!

Son Gülen İyi Gülermiş – Burak Drogba

Burak Yılmaz gelecek vaadeden ama İstanbul takımlarının hiç birinde isteneni veremeyen bir futbolcu olarak hafızamızda kalacaktı. Fakat Şenol Hoca’nın Trabzon’a dönüşünden beri en büyük başarısı bu oyuncudan çok önemli bir forvet yaratması oldu. Bitmek bilmeyen hırsı ve gücü Burak’ı bu sezon rakip takımların korkulu rüyası haline getirmeye devam ediyor. Maçın skorunu belirleyen üçüncü golde iki defans oyuncusu arasından savaşarak topa vurması Drogba’nın gollerini hatırlattı. Trabzonspor’un son 3 deplasmanında gerilerden gelerek maçı kazanmasında Burak’ın payı büyüktür.

3 yorum:

Sıradanbirblog dedi ki...

eline sağlık Cem çok güzel bir yazı olmuş

by yigit dedi ki...

hocam yazdıklarının çoguna katılıyorum lakin Burak’ın pozisyonunu bana kimse penaltı olduguna inandıramaz bence yanlış yorumluyorsunuz Markus Merk bile penaltı dedi ama ben ona da inanmıyorum çünkü slow motion hepinizi yanıltıyor tekrar tekrar izlemenizi öneririm yere inen ayagına Burak kendi ayagını takıyor Burak ın ayak ucundan çözebilirsiniz olayı en azından Burak ın beynini azcık tanıyorsak tabi.Giray’ın İsmail’e yaptıgı haraket ise Markus’ta sarı dedi ama bana göre net kırmızı.Sen beni biliosun hocam bazen fazlasıyla tarafsız olurum ama emin ol burada taraf değilim sadece kararlara inanmıyorum biliosun inandıgımı söylüyorum çogunlukla.Yanlış anlama lütfen

Midas dedi ki...

Sonuçta iyi veya kötü ama "takım olan", yıldızlar topluluğu ama "takım olamayan"ı yendi.

(Yiğit kardeş için not : O pozisyona Rüştü de penaltı dedi.)