"Bu maçta sevincimiz skora değil, mücadeleye, dik duruşa, inanca oldu." Arda Turan
"Sevindim, berabere kaldık diye, sonra da üzüldüm, sevindim diye." Ali Sabancı
Pazar günü oyadığı derby maçında ezeli rakibi Fenerbahçe ile deplasmanda 0-0 berabere kalan ve bu sonuçla, ider Bursaspor ile 10 puan farkla 9.sıradaki yerini korumayı başaran Galatasaray’ın kaptanlarından Sabri, maçtan sonra taraftarlarına “üçlü” çektirerek bu “büyük başarıyı (!) kutladı. Kalabakık Galatasaray taraftarları da, genellikle alınan kötü sonuçlardan sonra küfür ve saldırılarla gittikleri “Florya Metin Oktay” tesislerine bu kez kutlama için giderek, ortalığı bayram yerine çevirdiler.
Çok değil, 10 yıl öncesinin UEFA ve SÜPER KUPA Şampiyonu ve Türkiye Lig’inde de Fenerbahçe ile birikte en fazla Şampiyonluk kupasının sahibi, muhtemelen en fazla taraftarı olan Galatasaray ne oldu da bu hale geldi de, esas kaptanı “mücadeleye, dik duruşa, inanca” sevinebiliyor, bir diğer kaptanı ise, sanki şampiyonluğu elde etmişler gibi, 0-0 beraberlikten sonra bu sonucu tataftarları iile birlikte kutluyabiliyor. Türkiye’nin “üç büyük” takımından biri olup da, uluslararasında da diğerlerine fark atmış olan Galatasaray, “dik duruş”a hasret olabilir mi !? 103 yıllık Galatasaray’ın Forması içi boş olarak sahaya konulsa dahi, zaten “dik durması” gerekmez mi !? Bir baba Gündüz’ün, bir Coşkun Özarı’nın, Turgay Şeren’in, Metin Oktay’ın, Hakan Şükür’ün buna benzer bir sevinçle taraftarlara “üçlü” çektirebileceklerini düşünmek, herhalde “düşünce suçu”na girer.
Ben “Mekteb-i Sultani” kültürünü almadım. Galatasaray taraftarı da değilim. Muhakkak ki “Galatasaraylılık” kavramını onlar benden çok daha iyi tarif ederler. Ama, Türkiye’nin uluslararası büyük başarılara imza atmış tek “büyük” kulübünün, “bir dünya markası” olma yolunda ilerlemek yerine, uçan kuşa borçlu hale getirilmesi, son 10 yılda, 10 teknik direktör (ki son bir kaç yılda bu ‘harcama’ periodu ortalama 5-6 ay’da 1’e düşmüştür) değiştirmek suretiyle aralarında Galatasaray’a, yoktan var ettiği takımla tarihindeki en büyük başarıları yaşatmış olan (4 Süper Lig, 2 Türkiye Kupası, TFF Süper Kupa, 3 TSYD Kupası, UEFA Kupası) Fatih Terim’in, son derece sınırlı olanaklarla takımı Şampiyon yaptığı gibi, Şampiyonlar liginde büyük başarılara imza atmış olan Lucescu’nun, yine takımı şampiyon yapmış olan Erich Gerets’in, en zor döneminde takımın başına geçip şampiyonluğa ulaştırmış olan emektar Cevat Güler’in, Bülent Korkmaz’ın da bulundukları 9 teknik direktörünün vefasızca ve “bozuk para harcar gibi” harcanmasının, basketbol takımında bir oyuncusuna başkasının forması giydirilerek sahtekarlık yapılmaya çalışılmasının (ki o en az günahlı gençi oyuncunun istikbalinin de su içer gibi harcanması işin cabasıdır), isimleri Galatasaray’la ve onun başarıları ile özdeşleşmiş olan futbolcuları ile “anca gidersiniz” tavrı ile neredeyse tamaının küstürülerek yollarını ayırmasının ve nihayet, daha önce “başarısızlık” gerekçesiyle harcananlardan biri olan ve cebinde unuttuğu üç paralık telefonunu çaldılar diye taraftarına “siz hırsızsınız” diye avaz avaz bağıran Hagi’yi büyük kurtarıcı diye tekrar takımın başına getirmekten başka care bulunamamasının herhalde “Galatasaraylılık” ve Galatasaray’ın aristokratik asaleti ile bağdaşabilir bir tarafı olmaması gerekir. Ama şayet Galatasaraylılar bütün bu saydıklarımı bir şekilde içlerine sindirebiliyorlar ise, o zaman onların, lig’de henüz hiç de başarılı bir takım olmayan Fenerbahçe’den 1 puan alarak 9. sıradaki yerlerini korumalarına, hatta dik durabilmeyi başarmalarına sevinmelerinde de şaşılacak bir şey yoktur.
Tovaritsch (Türkiye’de konulan adı ile ‘Şahane Züğürtler’), Fransız yazar Jacques Deval’in, Rusya’daki proleter ihtilali sonunda ülkelerini terketmek zorunda kalan soylu-aristokrat bir çiftin, sığındıkları ülkede hayatlarını kazanabilmek için zorunlu olarak hizmetçilik yaparken yaşanılan komik durumları işleyen, komedi türündeki tiyatro oyunudur.
Dilerim, kimse kimliğini yitirmek mecburiyetinde kalmasın !
Galatasaray’ın son yıllardaki durumunu düşününce, bu oyun aklıma geldi nedense...
1 yorum:
Sevgili Midas ne yazık ki kimlikler yitiriliyor. Bakınız Besiktas..........
Yorum Gönder