Derbi maçlarının her zaman mükemmel ve bol pozisyonlu futbol ile geçmesini bekleyen, futbolda harcanan paralara dayanarak endüstriyel futbolun hala futbol zevkini arttırması gerektiğini düşünenleri yanıltan bir derbi maçı oldu. Bu mu dünya derbisi diyenlerin, bir çok Barcelona - Real Madrid karşılaşmalarında iki büyük takımında kapalı ve temkinli oyunlarından dolayı zevksiz geçtiğine dikkatlerini çekerim. Derbi maçları total ve iyi futbol anlamına gelmesi gerekse bile, büyük takımların kaybedebileceği puanların çok büyük hasarlara yol açıcağından dolayı kapalı bir oyun ve genelde tek gollü galibetlerle bittiği bir gerçektir. Bu tür maçlarda Selçuk Şahin'in hayatında atamayacağı bir golü orta sahadan atmasının nedenide oynanan oyunun "normal" gollere açık olmamasından dolayıdır. Elbette tarihte ve yakın geçmişte bol gollü geçen derbilerde olmuştur fakat bu maçlar istisnadır (5-1,6-0'lık galibeyetler 100 senede bir olan skorlardır)
Hafta içinde Galatasaray'ın içine düştüğü kriz ve Fenerbahçe'nin Konyaspor maçında acaba devrimin ilk adımları başladı mı dedirten oyunu bütün taraftarlara maçın bir derbi maçı olduğunu unutturdu. Fenerbahçe'nin Konyaspor karşısında maçtan önce ligde en az gol pozisyonu veren ve yedikleri gollerin nerdeyse tamamını duran toptan yiyen bir takıma organize ataklarla 3 gol atması bir başarıdır. Bunun üstüne Alex'siz bir kadroyla baskılı ve çok iyi verkaçlar yapabilen bir takım görünce, Aykut hocanın bazı şeyleri değiştirmeye başladığının doğru bir göstergesiydi. Fakat devrim = değişiklik ise, Aykut hocanın takımı 10 senedir büyük takımlara karşı üstün oynayan ve derbi kralı ünvanını kazanan Fenerbahçe bu sene derbi maçlarının tamamında galibiyeti unutmuş durumda. Madalyonun diğer yüzü ise normalde beklenmedik puanlar kaybettiği (futbolcuların çoğunlukla maç seçtiği yüzünden ) alt sıradaki takımların hemen hemen hepsine karşı kazanmasıdır. Derbi krallığının şampiyonluk getirmediğini son 5 senede kazanılan 1 şampiyonlukla görebiliriz, fakat devrim yaparken iyilerin kötüler gibi değişmemesine özen gösterilmesi gerekir.
Galatasaray'a dönersek hafta içi yaşanan krizin çoğunlukla takıma yaradığını, Rijkaard'ın gereksiz yere sistemde değişiklik yapmama ısrarın anlamsız olduğunu görebiliriz. Rijkaard ile yaşanan sorunların çoğunlukla yönetimin yetersiz desteği olsa bile, son 4.5 senede 6 teknik adam değiştirmiş yönetimin en fazla sabırı ve zamanı Rijkaard'a gösterdiği de bir gerçek. Rijkaard'ın Barcelona'dan gönderilişi medyada hiç konuşulmaması düşündürücü, 5 sene takımın başında kalıp Messi gibi yıldızları kazandıran bir hoca sonunda 4-3-3 sisteminde ısrarından ve takım kimyasının her gün daha kötüye gittiğinden dolayı gönderildiği unutuluyor (Rijkaard'a Barcelona'dan sonra tam 5 sene kimse talip olmamıştır). Sonuçta Rijkaard'a yönetim ayıp edip sözünde durmamıştır ve destek olmamıştır, fakat Rijkaard milyonları alıp ülkesine dönerken birazda kendi yanlışlarınıda sorgulamasında yarar olucağını düsünüyorum. Günümüzün futboluna bakarsak Mourinho gibi üst düzey teknik adamlar bir sistemde ısrar etmeyip elindeki malzemeye göre bir sistem kurup başarılı oluyorlar, fakat bazı teknik adamlar kendi damar sertliklerinden dolayı bir türlü kendi sistemlerinin dışına çıkmayıp taraftarlara harakiri çağrısında bulunuyorlar. Galatasaray'da ki kaos ortamına Braveheart'ın William Wallace'ı gibi getirilen Hagi mevcut kadroyla Fenerbahçe'yi nasıl durduracağını düşünmüş. Geçtiğimiz senelerde Fenerbahçe'den korkmayan ve kendi oyun sisteminde taviz vermeyen Galatasaray, Hagi'nin gelişiyle uzun yıllardır ilk defa Fenerbahçe karşısında bir Anadolu takımı gibi oynadı. Fenerbahçe'ye karşı oynayan Galatasaray'ın Konyaspor'dan tek farkı defans oyuncularının daha deneyimli ve güçlü olmasıydı. Elano'yu sağ kanatta, Pino'yu santraforda (futbol kariyerine başladığı mevkide) oynatınca verimin en fazlasının alınabileceğini görmüş olduk. Geçen sene Kadıköy'de oynanan derbide nasıl Colin Kazım santrafor mevkiisinde presleri ve istekli oyunuyla Servet'e zor anlar yaşattıysa, Pino'da Pazar günkü maçta aynı şeyleri Lugano ve Yobo'ya yaşattı. Poker'in en önemli kanunu kazanamayacaksan en az hasarla masadan kalkmaktır, ve Galatasaray krizin verdiği etki ile senelerdir yapması gerekeni istemeyerekde olsa uygulamıştır.
Fenerbahçe'ye gelince artık Alex'in yaşının ilerlemesiyle beraber baskılı oynayan takımlara karşı zorluk çektiği bir gerçek. Bir çok havadan gelen pozisyonları Alex alamadığı için Niang'ın orta sahaya kadar gelip Mustafa Sarp ve Cana ile boğuştunu gördük. Konyaspor'da Fenerbahçe'nin iyi oyunun bir numaralı nedeni Semih'in defanstan çıkan topları orta sahanın önünde karşılayıp kanatlara ya da Niang'a dağıtmasıdır. Aykut hocanın Dia sakatlanıp çıktığında yerine Kazım'ı almasında gösterdiği cesaretin aynısını derbi maçında Semih'i ilk on birde başlatarak göstermisini beklerdim. Fenerbahçe'de esas çözülmesi gereken nokta kanat oyuncularıyla bek oyuncularının uyum sağlamasıdır. Gökhan Gönül, Deivid'den beri bir türlü sağ kanatta uyum sağliyacağı bir kanat oyuncusu bulamaması Fenerbahçe için ciddi bir sorundur.
Maç esnasında hiç bir kavganın çıkmaması, sahaya her hangi bir şeyin atılmaması, Sabri'nin kırmızı kart görmemesi saha üzerinde örümcek kamera gibi bir süper kahramanın olmasının pozitif etkenleridir. Dileriz ki örümcek kameramızın pozitif etkenleri sahada oynanan futbolada zamanla yansır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder