"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

21 Nisan 2011 Perşembe

KONUK YAZAR KÖŞESİ : Mert Pırlant’dan, “İzmir’de Futbol”

Geçen haftaki konuk yazarımız Rıdvan Nicolas Erdem, bizi “Fransa’da futbola nasıl bakıldığı” konusunda aydınlatmıştı. Bu haftaki konuk yazarımız Mert Pırlant ise, ülkemizdeki bir şehrimizde, “İzmir”de futbola nasıl bakıldığı” konusunda bize ışık tutuyor. “Futbolumuzun beşiği” olduğu gerçeği maalesef giderek unutulan bu güzel şehrimizde yaşayan Mert Pırlant’ın, yürekten bağlı olduğu kulübü Göztepe üzerinden yaptığı açılımlarla “İzmir’deki futbol” hakkında verdiği değerli bilgilerin ilginizi çekeceğine ve güzel yazısını keyifle okuyacağınıza eminiz.
Mert Pırlant’a http://twitter.com/#!/MertPrlant adresinden ulaşabilirsiniz.

İZMİR’DE FUTBOL



Fevzi, Ali, Gürseller, Nerede Kaldı O Günler ?

Her insan tutacağı takımı başkalarının etkisiyle seçebilir. Fakat gönülden bağlandığı ve uğruna bir şeyler yapmak isteyeceği takımı kendi seçer. İstanbul takımları bu bağlamda tam bir maşa görevindedir. Aile ortamlarında bile, “hangi takımlısın sen ?” sorusuna alınan cevap tatmin edici olmazsa, “haydi gel sen ‘bizim’ takımlı ol !” denir. Bu yıllardır süregelen bir durum olduğu gibi, bundan sonra da mutlaka devam edecektir.

Bahsettiğim bu durumun yaşanmayacağı tek il belki de İzmir’dir. İzmir’de çocuklar doğduğu zaman İstanbul takımlarını değil, kendi semtlerinin takımlarına bağlanırlar ve o çocuklara “haydi gel sen bizim semtin takımını tut !” diyemezsiniz. Bu gerçek, Türk futbol kültürü içinde istisna olabilecek bir durumdur.

İzmir’in -neredeyse- her semtine ait bir takım vardır. Göztepe, Karşıyaka, Altay, İzmirspor ve son yıllarda Bucaspor İzmir’i temsil eden spor kulüplerinin içinde en etkili olanlardır.
Türk futbolunun bir zamanlar övünç kaynağı olan İzmir takımları, son yıllarda alt liglerde mücadele etmektedir. Zamanında Avrupa’da mücadele etmiş, Türkiye içinde kupalar, şampiyonluklar kazanmış takımlar, şimdilerde çeşitli nedenlerle alt liglere mahkum olmuş durumdalar. Bu hususta en yetkin olduğum kulüp olan Göztepe’nin, yönetimsel hatalar yüzünden amatör lige kadar düştüğünü üzüntüyle belirtmek isterim.

Özellikle bahsettiğim “semtcilik” kavramı, bu bağlamda İzmir’e köstek olmuştur diyebiliriz. En yakın örneklerden biri de, Süper Lige çıkan Bucaspor’un şehirden hiç destek görememesidir. Bucaspor’un eski teknik direktörü Samet Aybaba “İzmir’de semt sevgisi var, futbol değil” sözleriyle, durumu çok kısa süre yaşamış olmasına rağmen açıklayabiliyor. Destek denilen şeyin sadece taraftar sayısı olmadığını da söylemek istiyorum. Valisi, Belediye Başkanı, Milletvekili her takıma aynı mesafede olmayı tercih ediyor. Aksi bir durumda diğer takım yönetici ve taraftarlarından şiddetli bir tepki alacaklarının farkındalar…

“Biz kötü gününde kavgayı seçtik /  Ölüm vız gelir”sloganı, amatöre kadar düşen Göztepe taraftarının sıkça söylediği bir bestedir. Görünüşte sıradan bir tribün bestesi olarak görünse de, içinde pek çok anlam barındırmaktadır. İzmir takımları alt liglerde mücadele etmesine rağmen, taraftarları hiç bir zaman takımını yalnız bırakmamıştır. Şehir her zaman futbolla olan birlikteliğini korumuştur. Şehrin futbol kültürünün bu kadar canlı olmasının etmenlerinden biri de, “İzmir Derbileri” dir. 1981 senesinde oynanan ve 80 bin taraftarın izlediği Karşıyaka – Göztepe maçı, Türkiye tarihinden öte, dünya tarihinde yerini almıştır. Bugünlere nazaran o maçta tek bir olayın bile yaşanmaması, günümüzde şiddetin ne kadar ön planda olduğunu gösteriyor.
Karşıyaka 1912′de kuruldu. Tam on üç sene sonra, 1925′te de Göztepe’miz… Onlar biz “İzmir’li değiliz, Kaf-Sin-Kaf’lıyız” diyor, plakalarına 35 ½’leri ekliyor. Biz Göztepeliler ise, “İzmirliyiz, Göztepe’liyiz” diyoruz ve “tam 35 Göztepe” diye haykırıyoruz pankartlarda.

Yıllar yılları kovaladı, ama aynı şehrin düşman kardeşleri bir türlü anlaşamadılar ortak bir noktada. Bu tarz derbilerin büyüklüğü şimdilerde oynanan futboldan öte, çıkan olayların boyutuyla değerlendirilmektedir. Sokaklarda Galatasaray ve Fenerbahçe formalı insanları yan yana görebilirsiniz ama, bu Göztepe – Karşıyaka rekabeti için asla  gerçekleşemeyecek bir şeydir.

Dışarıdan, özellikle de İstanbul’dan bakıldığı zaman, tüm bu anlattıklarıma anlam veremeyen çok insan mutlaka ki olacaktır. Sürekli başarısı olmayan, herkesin izlemediği, popülerliği sadece yerel olan bir takıma gönül vermek Türkiye’de çok zor. Göztepe Süper lige çıkınca “Efsane Göztepe” başlıklarını atan gazeteler, bugün Göztepe galip geldiği haftalarda bile tek bir satır haberini yapmıyorlar. Ülkemizde güncel olmayan her şey değerini kaybediyor.

Efsane oyuncularımızdan Büyük Mehmet anlatıyor :

“Türkiye Kupası’da oynanan Ankara Demirspor maçı Mehmet Aydın’ın hayatında önemli bir yer taşıyan maçtı. İlk maçı Göztepe’miz Ankara’da 3-1 kaybetmişti. Rövanş İzmir’deydi. Maçın ilk yarısı 1-0 konuk ekibin üstünlüğüyle sona erdi. Soyunma odasına girildi. Kimse konuşmuyordu. Alsancak Stadı zemininden merdivenlerle yukarı çıkarken basamaklarda Kaptan Gürsel Aksel durdu ve geriye döndü : ‘Durun !’ dedi ve ekledi : ‘Söyleyeceklerim var !’ Arkadaşlarından çıt çıkmıyordu. Gürsel devam etti : ‘Arkadaşlar görüyorum ki, hepiniz maçı şimdiden bitirdiniz. Tatil hesapları yapıyorsunuz. K.Mehmet, B.Mehmet ve sen Çağlayan sizlere söylüyorum. Biz 7 kişi hücum oynayacağız. Siz üç kişi defans yapacaksınız. Bize neden yardım etmiyorsunuz diye sakın tepki göstermeyin’ dedi.

Takım sahaya çıktı. Göztepe’miz saldırıyor, Ankara ekibi sahasından bile çıkamıyordu. Önce Fevzi, ardından Fuji, sonra yine Fevzi üst üste golleri sıraladılar. Maç 3-1 olmuştu. Gidiyor denilen maç bir anda dönmüştü. Dakikalar 86′yı gösterdiğinde sağdan Ertan orta yaptı ve ben dördüncü golü, yani tur golünü attım. O an öyle mutluydum ki ! Sonra Bursa’yı ve finalde de Eskişehir’i yendik, Türkiye Kupası’nı kazandık. Ardından Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı Fener’i yenerek müzemize götürdük. Ama o konuşmanın bizim üzerimizde gerçekten çok büyük etkisi olmuştu.”

Bizler efsaneyi büyüklerimizden, zamanında Büyük Mehmet’in anlattığı gibi hikayelerden dinlediğimiz için, hiç bir zaman ikinci bir takım destekleme gereksiniminde bulunmadık. Bizler Göztepe’yi, Koca Kaptan Gürsel, İngiliz Nevzat, Pepi Mehmet, Bombacı Halil, Buldozer Fevzi ve daha nicelerinin anılarını dinleyerek öğrendik. Efsane kadrodan bahsetmişken, kazandıkları başarılardan bahsetmemek olmaz. Göztepe Efsane kadrosuyla 1964′ten 1971′e kadar, 5 kez Fuar Şehirleri (şimdiki adıyla UEFA), 2 kez de Kupa Galipleri olmak üzere tam 7 kez Avrupa kupalarında mücadele etti. Oynadığı 30 maçta, 10 galibiyet, 2 beraberlik, 18 yenilgi aldı. Attığı 37 gole karşılık 48 gol yedi. 2 defa Türkiye Kupasını ve 1 kez de Cumhurbaşkanlığı Kupasını kazandı. Bu zamanları yaşayamamış olan ben ve benim gibiler, büyük takımların popülerliği yerine, “Efsane Göztepe” ile övünmeyi seçtik. Bunu insanların anlamasını beklemedik ve sürekli takımımıza destek verdik.

Bu sevgiyi ufaklıktan beri yaşayan ben Mert Pırlant, bugünlerde takım sevdamı Göztepe.com yazarlığı yaparak sürdürmekteyim. Göztepe şu anda Spor Toto 2.ligde mücadelesini sürdürmektedir. Seneye Bank Asya 1.lig macerasına başlamasına kesin gözle bakıyoruz. Takımın Sportif Direktörlüğünü, herkesin yakından tanığı Ali Gültiken yapmaktadır.

Günümüz futbolunda vasıflı yönetici bulmak belki de en zor konuların başında geliyor. Fakat Ali Gültiken yaptığı transferler ve takıma kattıklarıyla, gelecek adına Göztepeliler’i sevindiren bir yönetici modeli olmayı başarmıştır. Takımımıza Tayfun Özkan, İzzet Kaya, Orhan Terzi gibi deneyimli oyuncuların katılmasını sağlamıştır.

Bu sezon Göztepe, taraftarının istediği gibi ofansif futbol oynayan, her maça galibiyet parolasıyla çıkan bir takım kurmuştur. Eleştirildiği tek nokta ise, Teknik Direktör Özcan Kızıltan’dır. Taraftarlar tarafından takıma istediği oyunu oynatmadığı gerekçesiyle, hoca konusunda hem yönetime, hem de Ali Gültiken’e büyük baskı uygulanmaktadır. Gözden kaçırılan en büyük gerçek ise, Ali Gültiken sayesinde, Göztepe’de tam 23 yıl sonra, sezona başlayan hocayla sezon sonu getirilmiştir…

“Alayına İsyan / Ölümüne Göztepe” felsefesiyle yola çıktığımız amatör maceramızdan sonra, özlenen günlere geri dönüyoruz…

Bizler gelene kadar çok çileler çektik, çok ağır yaralar aldık, ama sevdamızdan vazgeçmedik. Göztepe var olduğu sürece taraftarı yanında olacaktır. Boşuna demiyoruz “Biz kötü gününde kavgayı seçtik / Ölüm vız gelir”…

(Bu yazı için bana bloglarında yer ayıran Kırgız ailesine çok teşekkür ediyorum. Elimden geldiğince, bildiklerim doğrultusunda, Göztepe odaklı olarak İzmir futbolu hakkında bilgi vermeye çalıştım. Herkese bol galibiyetli, mutlu günler diliyorum! :)

Mert PIRLANT

Hiç yorum yok: