"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

7 Aralık 2010 Salı

FUTBOLUN KANAAT ÖNDERLERİ OLARAK “ YORUMCULAR” (*)





Futbol nedir ?

Genel olarak bu soruya verilen cevaplar şöyle : “Spordur, yaşam biçimidir, eğlencedir, showdur, oyundur, hastalıktır, tutkudur, endüstridir, uyuşturucudur …”

Bu tanımların hepsi önemli ve üzerlerinde durulması gereken kavramlar.

Öte yandan, bu sübjektif tanımlardan hangisi kabul edilirse edilsin, objektif açıdan, futbolun çok geniş kitleleri ilgilendiren ve etkileyen bir olgu olduğu da hiç şüphesiz.

Nitekim, “Futbol olmasaydı asla ülkeyi yönetemezdim” sözü boşuna edilmiş değildir.

Okyanustan alınan bir bardak suyun içinde, okyanusta var olan her şey mevcuttur.

Bu anlamda “futbol” da  hayata ve insana dair olmakla,  hayatta var olan her şey onun içinde de mevcuttur.

İnsana ve hayata dair olan her şey ise ciddidir, ciddi olmalıdır, ciddiye alınmalıdır.(**)

(Ancak, “futbol” ile “maç”ı birbirine karıştırmamak, birbirinin yerine koymamak gerekir. Sahada gördüğümüz 90 dakikalar, bir bütünün içindeki küçük parçalardır. Bir başka ifade ile, maçlar / müsabakalar, futbolun sadece görünen yüzlerinden ibarettir.)

Bu bağlamda, futbolun en önemli unsuru, onu yorumlayanlardır.

Yorum, bir kavram veya bir olgu üzerinden, insanın ve hayatın değerlendirilmesidir. Parçalardan bütüne varabilmek ve  parçaları bütün içinde çözümleyebilmektir. 

Başkalarının göremediklerini onlara gösterebilmek, duyamadıklarını duyurabilmek, hissedemediklerini hissettirebilmektir yorum.

Yorum yapan,  aslında kendini, kendi hayat görüşünü ortaya koymaktadır. 

Örneğin bir futbol yorumcusu, bir düşünceyi, siyaseti, sanatı, edebiyatı v.b. hangi kültürel enstrumanları ile yorumluyorsa, hiç şüphesiz futbolu yorumlarken de aynı enstrumanları kullanacaktır.

Kitlelere hitab eden bir yorumcu, hitab ettiği konuda bir “kanaat önderi” olabilmelidir.

Kanaat önderi, tüketen değil üreten, biçim verebilen, yönlendirebilen, etkileyebilen ve model olabilendir. Malumu ilam etmek ya da salt kendi ruh halini ortaya koymak  yorum ya da yorumculuk değildir.

Dolayısıyla yorumun değeri, yorumcusunun insan olarak “toplam kalitesi” ile doğru orantılıdır.

Bu kalite evvela, yorumcunun salt yorumladığı konuda bilgi sahibi olmasından önce, hayata ve insana dair bilgi sahibi olmasını gerektirir. 

Yorumcunun konusunda önemli ve değerli  “bir kanaat önderi” olabilmesi, onun "hayatın içinde ilkeli bir duruşunun bulunması, sistemli düşünebilmesi, empati kurabilmesi, parçadan bütüne, bütünden parçaya varabilecek analiz ve sentez yapabilmesi, düşüncelerini farklı anlama ve kavrama düzeylerindeki insanlara doğru ve yeterli açıklayabilme yeteneklerine sahip olması ve bağnaz olmaması" gibi, taşıdığı nitelik özellikleri ile doğrudan ilintilidir.

İşte “Konumuz Futbol”da, ülkemizdeki futbola bakış açısından ve futbol algısının niteliğinden en büyük sorumluluğun futbol yorumcularımıza düştüğünü görmezden gelmememiz gerekir.  Yorumcu etkisi, özellikle de ülkemiz gibi “halen gelişmekte olan ve ortalama eğitim düzeyi henüz arzulanan seviyede bulunmayan” ülkeler için şüphe yok ki çok daha fazladır. İletişim araçları olarak yazılı basın ve televizyona, yeni anlamlarda tekrar hayata kavuşan radyonun  ve sınırsız imkanlara sahip internetin eklenmesi, yorumcunun alanını son derece genişletmiş ve önemini de her zamankinden daha fazla artırmıştır. 

Bu gün ülkemizde, bir tarafta futbolun yöneticileri ve uygulayıcıları, diğer tarafta da izleyicileri ve taraftarları bulunmaktadır. Her iki taraftakiler de, henüz kavram kargaşalarından kurtulabilmiş ve ortak paydalarda bulaşabilmiş değiller. Yorumcu ise, futbolun tarafları arasındaki en önemli köprüyü teşkil ediyor. İşte bu köprünün görevi, köprünün her iki tarafındakilerin bu konudaki beklentilerini, buluşma noktalarını ve kalitelerini etkilemek, yönlendirmek ve belirlemektir.

Dolayısı ile “yorumculuk”, son derece sorumlu ve önemli bir iştir.

Geçmişimizde maalesef, tek yönlü, tek boyutlu, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, bir atımlık barutlarını yıllarca kullanan, ruh hallerine, çıkarlarına göre konuşup yazan, hatta kulüp başkanları tarafından maaşa bağlanan  “yorumcu”lar futbola egemen oldular ve toplumun futbol algısını belirlediler. Bilerek ya da bilmeyerek şartladıkları kitlelerin futbolu algıları, futbolun ayaktakımı’na ait bir ilgi alanı olduğu düşüncesini doğurdu. 

Ancak, bir süredir bu alanda çok ümit verici gelişmeler oluyor. Hatta, futbolun zaman içinde kendini en çok geliştiren modulünün bu olduğu söylenebilir. Dünyaya açık olan düzgün kişilikleri, bilgileri, hayatın içindeki ilkeli duruşları, güler yüzleri, kaliteli mizah anlayışları ile, işlerini amatör bir duygu ve sevgiyle yapan, bizlere keyif vererek bu alanda gerçekten bir çok şey öğreten nitelikli, gerçek kanaat önderi yeni nesil futbol yorumcularının sayısı giderek artıyor. 

Onlarının sayısının artmasının,  sadece ülkemizdeki futbolun kalitesini her unsuru ile artırmaktan öte, futbol aracılığı etkiledikleri kitlelerin, hayatın diğer unsurlarına bakış kalitelerine de çok olumlu etkiler yapacağına inanıyorum.

Bahsettiğim toplam kaliteye sahip bu yeni nesil nitelikli yorumcuların en önde gelen temsilcilerinden birinin, her zaman sergilediği samimi tevazuu ile bu blog’a kendini “izleyici” olarak eklemiş olmasının, bizim için kişisel olarak  ayrıca  bir büyük mutluluk kaynağı olduğunu belirtmeden de geçemeyeceğim …
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) Eleştirmen ve eleştiri kavramlarını, yorumcu ve yorum kavramlarının içindeki alt açılımlar olarak değerlendirmekteyim.
(**) Buradaki “ciddiyet”, resmiyet, asık yüzlülük v.b. kavramlar kapsamında algılanmamalıdır. Kullanılan “önemseyerek ilgilenmek” anlamı ile  oyun ve eğlence de son derece ciddi işlerdir.




Hiç yorum yok: