"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

15 Aralık 2010 Çarşamba

“TAKIM" ANALOJİLERİ - 3 : YEMEK DAVETİ




Evinizde bir yemek daveti vereceksiniz, işe nereden başlarsınız ve nasıl bir süreç izlersiniz ?

Önce, beyinsel faaliyet göstererek, ön tasarımlarda bulunmanız gerekir. Eviniz, yemek masanız, mutfağınızın imkanları en çok kaç kişiyi davet etmenize müsait, kimleri davet edeceksiniz, sizin ve davetlileriniz için en uygun gün ve saat hangisi v.b...

Sonra sıra menünüzü tasarlamanıza gelecek. Bir yemek davetinde bütün davetliler memnun edecek bir menü oluşturmak elbet kolay değildir. Kimisi, balık ve tavuk yemez, kimisi kırmızı et.

Davetlilerin belirli bir kültür seviyesinden olması işinizi bir hayli kolaylaştırır.

Ayrıca, ekonomik durumunuza uygun davranmanız lazım. Bu davet için harcayabileceğiniz en fazla meblağı tesbit ettikten sonra, misafirlerinize bu kapsamda neler ikram edeceğinizi düşmelisiniz. 

Tasarımınızda davetin kimliği çok önemli.

Her kimliğin olmazsa olmazları var. İftar sofrası ise, zeytin, çobra, ramazan pidesi şart ; rakı sofrasında da elbet rakı. Öte yandan kimliklerin alt açılımları da var. Örneğin rakı sofrası İstanbul usulü mü olacak, Adana usulü mü ? İstanbul usulü ise, francala, peyaz peynir, kavun, roka, pilaki, balık şart ; Adana usulünde ise, lavaş, gavurdağı salatası, acılı ezme, çiğ köfte, kebap olmazsa olmazlardan.

Başarılı bir menü için, seçimleriniz, bir bütünlüğün içinde birbirlerine uygun çeşitlerden oluşmalıdır.

Yani, giriş, geçiş ve sonuç ikramlarınız, hem kendi aralarında, hem de takibedecek ikramlarınızla uyumlu olmalıdır.

Menünüzü tasarladıysanız, şimdi alış veriş listenizi hazırlamalısınız. 

Evinizde yeterli miktarlarda bulunan malzemeleri almanıza gerek yok tabii. Ama yeterli olmayanları desteklemeniz, hiç bulunmayanları da ihtiyacınız kadar satın almanız lazım. Alışverişi bizzat yapmalısınız ki, hem tasarımınıza uygun, hem taze, hem de hesaplı olanları seçebilesiniz. Yoksa listeyi kapıcınıza verirseniz, içinize sinmese dahi, onun getireceklerine razı olacaksınız demektir.

Malzemeleriniz tamamlandı ise, onları pişirilmeye, ya da yenilmeye hazır hale getirmek için ön hazırlıkları yapmaya başlamanız gerekiyor. En önemlisi, çürüğünü çarığını ayıklayıp ayırmaktır. Zira, en az kullanacağınız bir malzeme parçasındaki bozukluk bile, yemeğinizin kimyasını tek başına olumsuz yönde etkilemeye, lezzetini berbat etmeye muktedirdir. 

Yemek pişirmek de, önce beyinsel faaliyet gerektirir. 

Yemeğinizden en üstün lezzeti temin edebilmeniz için, hangi malzemeleri, hangi sıralama ile kullanarak, hangi sürelerde pişireceğinizi önceden tasarlamanız şarttır. Önceki tecrübeleriniz ve el beceriniz de size elbet yardımcı olacaktır. Pişirme sürecinizde, yemeğinizde tasarladığınıza nazaran eksikler bulursanız, işi oluruna bırakmak yerine, yapacağınız doğru ilaveler ve müdahalelerle durumunu iyileştirmeye çalışmalısınız.

İyi bir yemek, birbirine uyumlu malzemelerin kendi kimliklerini kaybetmeden, ama birlikte oluşturdukları kimya ile, tek tek her bir parçasından çok daha fazla lezzet sağlayan bir bütünlüktür.

Sunum ve servisiniz de, önceki hazırlıklarınız kadar önemlidir.

Sofra düzenlemenizin en gösterişli parçalardan yapılması değil ama, birbirlerine uyumlu parçalardan yapılması önemlidir.

(Şehirlerarası bir otomobil yolculuğu esnasında yeni açılmış bir benzin istasyonunun kafesinde kendine bir çay söyleyen arkadaşıma, benzin istasyonunun sahibi çayı şarap bardağında getirmiş. Arkadaşım dehşet içinde ‘bu da nesi yahu, çay bardağın yok mu !?’ diye sorunca da, patron ‘özendik işte be ağabey, güzel olmamış mı yani !?’ diye cevap vermiş.)

Yemek sırasında ikramların servisi, doğru sıralamalar ile yapılmalarının yanı sıra, yiyecek ve içeceklerin niteliklerine uygun olmalıdır. Çorba soğuk ve ara sıcaklardan sonra, ana yemek mezelerden önce sunulmamalı, zeytinyağlılar sıcak olmamalıdır. 

Yemek kültürüne sahipseniz, mevcut imkanlarınız çerçevesinde böyle özenle hazırlayacağınız bir yemek sofrası, belki dünyanın en lezzetli yemeklerinin yer aldığı bir sofra olmayabilecektir ama, her zaman davetlilerinize hoş keyifler verecektir.

Ama bu işin en iyisinin bol para gücü ile yapılabileceği düşüncesi ile gösterişli davet sofranıza, havyarın en iyisinin yanına lahmacunu, onların yanına da ızgara lüfer ile çiğ köfteyi koyar da, içmek için de en pahalı whiskey’i büyük şarap bardaklarında servis ederseniz, bunun adı …… (artık ne olur, siz söyleyin !)

“Takım” ile “taklavat” arasında da, işte böyle mühim farklar vardır.

Hiç yorum yok: