"Güzel müziği ayırt edemeyen insana, eşek kulağı yakışır" Apollon

11 Şubat 2011 Cuma

Marsyas’ın Not Defteri 11.02.2011

Tekrardan Merhaba!

Uzun bir aradan sonra tekrardan beraberiz. Yaklaşık 2 aylık ara sırasında Sky Turk Blog Spor Programına konuk olmakla birlikte askerlik görevimide tamamladım. Anlatıcak bir çok hikaye, bir çok anı var elbette. Fakat biz en iyisi hayatı futbolun üzerinden anlatmaya devam edelim. Verdiğimiz ara sırasında bizi yanlız bırakmayan okurlarımıza çok teşekkür ederiz!

Milli Takım, Hiddink ve Emre:

Ara transfer dönemi geldi geçti, bir çok yıldız ülkemize geldi. Fakat görünen o ki bazı şeyler ne yaparsanız yapın değişmiyor. Milli takımımızın başına Hiddink geldiğinde beklentimiz çok büyük olduğu için başarısızlığa karşı tepkimizde çok fazla oluyor. Azerbaycan mağlubiyetinden sonra takım nasıl olsa yenilenecek ve en sonunda Hiddink bize bir ekol getirecek diyorduk. 2011’in ilk milli maçında Güney Kore’ye karşı oynadığımız maçta bırakın yeni ekolü sahada futbolun oynandığına dair hiç bir şey yoktu. Teker teker kadro seçimindeki yanlışları konuşmayacağım. Kadro seçiminde takımında formda olan oyuncular yerine belirlenen sisteme göre futbolcu alınması taraftarıyım. Fakat belirlenen bir sistemin olmadığını Kazım’ın tek başına santrafor olarak kalması ve Sabri’nin seneler sonra orta sahanın ortasında yer almasından görüyoruz. Oyuncuları garip yerlerde oynatarak yanlış tercih yaptığı için Hagi’yi eleştirenlerin Hiddink’i aynı şekilde, hatta daha sert bir dille eleştirmelerini bekliyorum.

Elbette maçın en çok konuşulan isimi dostluk maçında gördüğü kırmızı karttan sonra Emre Belezoğlu’ydu. Sevdiğimiz insanları kendi kafamızdaki “başarılı”  ideolojilerine uydurmayı çok isteriz. Lafı getirmek istediğim yer yurt dışında başarılı olan nadir futbolcularımızdan olduğu için Emre’yi her zaman olduğundan çok daha iyimiş gibi davrandık. Emre bizim gözümüzde orta sahada Türk Gerrard’ımız, İniesta’mız ve centilmen kaptanımızdı. Halbuki Emre hiç bir zaman bu konjektüre uymadı. Emre’nin en benzediği futbolcu belki Edgar Davids olabilir. Bu seneki bir rapörtajında “sinirimi kontrol ettiğimde takıma yeterli verimi veremiyorum demişti” Emre her zaman vargücüyle topa hamle yapan, rakiple didişen ve ayağını tekmeye sokan bir futbolcu olmuştur. Geçen sene bu zamanlarda ligde en çok faul yapılan isimlerde birinci sıradaydı. Sinirli bir Emre adeta bir Hulk olarak takımına gereken katkıyı verebiliyor. Fakat sinirsiz ve sakin bir Emre Hulk’un insan hali Bruce Banner gibi güçşsüz kalabiliyor. Artık bizimde Emre’yi olduğu gibi kabul etmemizin zamanı geldi ve geçiyor bile.

Alex ile 2 sene daha?

Aykut hoca takıma hiç bir şey katmadıysa Alex’in Türkiye’ye geldiğinden beri en iyi performansını sergilemesinde payı vardır diye düşünüyorum. 5 senedir Alex’siz Fener tartışması yapıyoruz. Bu tartışmaların 2 sene daha uzayacağı kesin. Alex Fenerbahçe’deyken her zaman bir tartışma konusu olacaktır ve Alex’siz bir Fenerbahçe’nin nasıl oynayacağını anca 2 sene sonra görebiliriz. Geldiğinden beri sezon başına takımın attığı 40 golde direk payı olan bir futbolcudan bahsediyoruz. Fakat sadece bir oyuncunun, her ne kadar yetenekli olursa olsun, büyük bir takımda bu kadar dominant olması doğru mu? Bunu da yöneticiler biraz düşünmeli…

Yaktın bizi hakem!!!

Geçtiğmiz hafta sonu inanılmaz hakem hatalarıyla dolu bir Beşiktaş – Karabükspor maçı oynandı. Hakemin yanlışları iki takım içinde skoru etkileyecek türdendi ve maçtan sonra bu hakeme sezon sonuna kadar Süper Lig karşılaşması verilmeyeceğine dair bir karar alındı. Burada esas tartışılması gereken konu hakem hatalarından etkilenen takımların reaksiyonlarıdır. Karabükspor futbolcuları ve yöneticileri maçtan sonra verdikleri demeçlerde beklenen düzeyde hakemin ciddi anlamda hata yaptığına dair açıklamalarda bulundular ve sonra konu kapanmış gibi hayatlarına devam ettiler. Fakat Beşiktaş camiası öyle bir tepki verdi ki sanki futbolcuları kaçırılmıştı ve fidye isteniyordu. Son 8 senedir Beşiktaş yöneticilerini tanıyamaz oldum. Programlara çıkıp Schuster’in akreditasyon kartını takmamasını savunan ve “ne olucak futbolcular da takmıyor” diyen yöneticiler çıkıyor medyada. Aynı şekilde bir maçda yaşanan şanssızlıkları farklı amaçlar için kullanıp Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında hakemlerin daha hoşgörülü davrandığına kadar gitti açıklamalar. Büyük üstadımın dediği gibi kalite totaldir. Büyük takımlar herşeyi ile büyüklüklerini göstermeleri gerekir, özellikle verdikleri tepkilerde.

Haftanın Sorusu:

Mahmut Özgener: “Futbolda demokrasi yoktur, kurallar vardır”
Marsyas: O zaman demokraside kurallar yokmudur sayın başkan?

Hiç yorum yok: